
Oyun uygulamalarında indirilme sıralamasında üst basamaklarda yer alan bir oyunun, arkadaşımın bir bölümünü geçeyim diye telefonunu elime vermesi sonrası kendi telefonuma yüklememle devam eden süreçte, müdavimi oldum.
Uzun zamandır oynadığım bu oyunda renkli taşlar karmaşık olarak sıralanmış vaziyetteler. Maksat; aynı renkteki taşlardan 3, 4 ya da 5’ini yan yana getirince bu taşların yok olması, bu sayede diğer taşların kayarak yeniden sıralanmasıyla, zorluk dereceleri sınıflandırılmış her bölümde farklı şekilde sunulan engellerin kaldırılıp, yeni bölümlere geçilerek hedeflenen alanlara ulaşılması şeklinde özetlenebilir.
Oyunda her eşleştirmede yeni kombinasyonlar ortaya çıkıyor. Çünkü hangi rengi, hangi doğrultuda, hangi sırayla eşleştireceği tamamen oynayanın bakış açışına kalmış durumda. Hal böyle olunca da aynı oyunu her insan farklı ihtimallerle oynuyor.
Oyunda ayrıca oyuncuya tanınan can sayıları, oynadığı bölümü geçemediği sürece eksiliyor. Can hakkı bittiğinde, ya bir oyun arkadaşından yedek can talep ediliyor ya da yeni canların gelmesi için verilen süreyi beklemek zorunda kalınıyor.
Ne kadar da hayattaki yol ayrımlarımız, tercihlerimiz, destek alışlarımız ve oluşlarımız, sınırlı vaktimiz, bekleyişlerimiz, aceleciliklerimiz ve sabrımıza benziyor değil mi?
Oyundaki hangi taşı eşleştirince hangi diğer taşın düşüp yeni bir eşleştirme yapacağına her zaman dikkat kesilemediğimiz gibi hayatta da hangi fiili yaparken neye ya da nelere sebep olduğumuzu kestiremiyoruz. Her daim aynı şuurla sonraki hamlelerimize odaklanmamak da ihtimaller dahilinde, sonraki üç-beş hamleyi planlamak da…
Birçoğumuzun hafızalarında yer etmiş “Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi” filminde kader sahnesi tam da bu ihtimallerden ikisini göstererek insanın kaderindeki yol ayrımını ifade ediyordu. Kadın durup bağcığını bağlamasa, arkadaşına selam vermese, merdivenleri aynı hızla inmese, kapıya çıkar çıkmaz geçen aracın önüne düşmeyecek ve o kazayı yaşamayacaktı.
Seçeceğimiz her seçenek, tercih etmediğimiz onlarcasını geride bıraktığımız anlamına geliyor. Kader mefhumu da böyle ifade edilebilir: Seçimlerimiz ve seçmediğimiz kalan diğer ihtimaller…
Her birimizin hayatı yaşama şeklimiz, elbette farklı. Bu yolda ne kadar dikkatli olduğumuzsa parmak izlerimiz kadar apayrı… Bize düşen vazifeleri, çok da endişe duymadan, bazen hayatın akışına bırakarak ancak hayat gayemizden kopmadan yapmak durumundayız.
Kul olma şuuruyla, tercihlerimizi Allahü Teâlâ’nın bizden istediği şekilde yapabilirsek, işte o zaman “asil eşleşme”ler oluşturabiliriz.
“Kader, gayrete âşıktır” der Yunus Emre hazretleri, biz de gayelerimiz için gayret gösterip yetemediğimiz yerde kadere imanımızı pekiştirerek kâmil insan olma yolunda yürüyebiliriz.
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
Okuduktan sonra insana gelen,evet ya gerçekten tamda böyle hissi…
Yazılarınızı daha sık olmasını diliyoruz
Çok teşekkür ederim ilginiz, âlâkanız için 🙂