
– Ben bir dağcıyım. Ama aynı zamanda bir bulut koleksiyoncusuyum. Tırmanamayacağım bir dağ yok. Dağların zirvesinden bulutlara halat atarım. Geçenlerde timsah şeklinde bir bulut yakalamıştım. Bugünkü hedefim araba şeklinde bulut. Yakaladığım bulutları özel çerçevelere yerleştiririm. Evimde bir odayı koleksiyonuma ayırdım.
– Çok güzel. Şimdi burası için bir isim bulalım.
– Basit bir şey, mesela bulut olur mu?
– Olur. Tamam, bulut diyelim.
Burası zihninde oluşturduğu ve zor zamanlarda kaçtığı hayali güvenli yerdi. Çok bunaldığında gözlerini kapatır, buraya gelir, burada bir süre dinlenir sonra gerçek hayata dönerdi.
Bazen iyileşmek için, aklen ve ruhen daha sağlıklı olabilmek için gerçek dünyadan bilinçli ve kontrollü bir şekilde bir parça uzaklaşmak güzel bir yoldur. Geri dönmek şartıyla tabi.
***
Küçük çocuk, mutfaktan aldığı pencerenin kapağını açtı. Tencerede hayali bir kedinin yaşadığını düşünüyordu. İçine bir şeyler koyarmış gibi yaptı.
– Anne benim tencere kedim çok açıkmış. Ben ona en sevdiği yemeği yaptım. Yemeği ona verip tencerenin kapağını kapattım.
– İyi yapmışsın canım ellerine sağlık.
– Anne bak çizdiğimiz prenses resmi nasıl olmuş? Bana bunu çizmeyi tencere kedim öğretti.
– Ooo gerçekten çok güzel olmuş. Tencere kedin resim çizmeyi de mi biliyor? Resim çizerken hangi patisini kullanıyor?
– Ön patilerinin ikisini de kullanıyor.
– Anne tencere kedim çok komik birisi beni çok güldürür.
– Mesela ne yapıyor seni güldürmek için?
– Komik yüzler yapıyor ve komik şeyler söylüyor.
Bazen, 3-4 yaşındaki bir çocuğun dünyasında, hayali bir arkadaş, hayal gücünün gelişmesi için veya basit bir joker hakkı için gerçek dünyadan kısa süreli uzaklaşmalar güzel bir yol ve çocukluğuna dair çok sevimli birer hatıradır.
***
Ormanın derinliklerinde, bir ağacın nispeten korunaklı bir dalına yuvasını yapmaya başladı tatlı, küçük kuş. Günlerce minik dalları, çalıları tek tek taşıdı. Onları güzelce bir araya getirdi, sabitledi.
4 minik yumurtası oldu kuşun. Onları korudu, ısıttı, sabırla yavrularının çıkacağı günü bekledi.
Sonunda beklenen gün geldi. Binbir emekle yaptığı yuvasında, 4 minik yavrusu vardı.
Onları sevgiyle besledi. Bir gün yavrularını doyururken, belli belirsiz bir tıslama sesi duydu. Derken arkasında bir gölge giderek yükseldi. Yerinde dondu kaldı. Kıpırdayamadı korkudan. Kocaman bir yılandı bu.
Akıl ve mantık düzleminde ona karşı koyması, kazanması ve hayatta kalması mümkün değildi. Ama başka çaresi de yoktu. Gerçek dünyadan uzaklaşıp şansını denemek zorundaydı. Bütün gücünü toplayıp yılana doğru hamle yaptı.
İşte bu zavallı serçecik gibi bazen hayatta kalmak için ve başka bir seçenek kalmadığında gerçeklikten uzaklaşıp var gücümüzle savaşmak gerekir. Akıl imkansız olduğunu söylese de denemek gerekir.
***
– Merhaba sevgili takipçilerim. Bugün sizlere yepyeni bir cilt bakım ürününden bahsetmek istiyorum.
Sanal dünya dosyasına sadece 2 cümleyle giriş – çıkış yapmak yeterli olacaktır. Faydalı içerikler üretenlerin yanı sıra, gerçeklikten çoktan kopmuş, sanal dünyada oluşturdukları sanal kimliklerin peşinde sürüklenen milyonlarca kişinin varlığı da herkesin malumu.
***
Bütün bunlardan bambaşka bir dünyada, edebiyat dünyasında, Gogol’un ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ hikayesinin satırlarında, baş karakter gerçek dünyadan yavaş yavaş kopar.
Karakterimiz, son derece sıkıcı bir iş yapan alt kademe bir memurdur. Bir gün genel müdürün kızına aşık olur. Hayatla ilgili ihtimaller canımızı çok yaktığında veya artık hiçbir farklı ihtimal kalmadığında, mutlu olma ümidini yitirdiğimizde, aynı monoton günlerin içinde sıkışıp kaldığımızda, platonik bir aşkın tatlı hayali zihnen mükemmel bir kaçıştır. Zaten karakter, “Aşk ikinci hayattır” diyerek buraya değinir. Ama işlerin rengi, kız alışverişteyken, kızın kapıya bağladığı köpeğiyle konuşmaya başladığında değişmeye başlar.
Köpeklerin birbirlerine yazdıkları mektupları okur hayal dünyasında. Bir mektupta kızın başkasına aşık olduğunu ve kendisini gülünç bulduğunu okur. Aslında hayali bir mektupta böyle bir ifadeye yer vermesi, gerçeklerin farkında olduğunun da işaretidir. Bu onun için son derece yıkıcıdır ve gerçeklikten bir parça daha uzaklaşır.
Ardından İspanya kralının kayıp olduğunu öğrenir. Ve kendisinin kayıp kral olduğuna inanmaya başlar. Kendine pelerin yapmak için giysilerini parçalar. En sonunda Madrid’e götürüldüğünü zanneder ama gittiği yer elbette hepimizin malumu olan yerdir.
Bazen anlaşılmak için, bazen hakkımızı almak için, bazen sadece daha iyi hissetmek için veya basitçe böylesi daha kolay olduğu için, bazen bir kaçış için zaman zaman bir parça deliliğe ihtiyaç duyulabilir.
Ama karakter için durum farklıdır. “Şu anda her şey ayna gibi apaçık önümde. Meçhulüm olan hiçbir şey yok. Daha önce anlayamıyordum. Bir sis perdesi gibiydi her şey. Bu da sanırım insanların beynin kafada olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Kesinlikle doğru değil. Rüzgârla Hazar Denizi taraflarından gelir beyin” diye bahsettiği aklı, artık ona dönmemek üzere çoktan çekip gitmiştir.
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.