
Bir yaz günü. Kadının acelesi vardı. Evdeki işleri bitirip çıkmak derdinde. Çıkmadan evvel pencere önü çiçeklerine selam verirken, haberlerde “Camdaki saksılar ölüm sebebi” altyazısına gözü takıldı. Sardunyalar, “Sen aldırma ona, insandan âlâ ölüm sebebi mi olur?” diye fısıldadı kulağına.
Kadının acelesi vardı. Çiçekleri sulamayı bırakıp saatine baktı ve geç kalacağını düşündü, daha fazla oyalanamazdı. Eline ne geçtiyse çantasına attı. Akbil, akbili unutmamalıydı. Artık hazırım derken kapının yanındaki aynaya gözü ilişti. Yirmili yaşlarını geride bırakmıştı. Aynaya baktığında gördüğü o çizgiler nereden çıkmıştı? Şimdi bunları düşünmenin sırası değildi. Kırmızı pabuçlarını giydi, merdivenlerden indi. Dikkatli in, düşmeyesin diye tembihledi annesi.
Havanın güzelliği, kuşların cıvıltısı insanı mest eden cinstendi. Hızlı hızlı yürüdü kadın. Yürürken bir kedi çıktı karşısına, kedinin başını okşadı. Öte yandan hangi otobüse bineceğini, hangi durakta ineceğini, yolun kaç dakika süreceğini hesapladı. Ya varamazsam diye endişelendi önce, sonra Yahya Kemal’i karşısında “Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.” derken buldu, gülümsedi. O sırada durağa varmıştı bile. Beklemeye başladı. Otobüs gelene kadar kitap okurum diye düşündü. Boşluklarını doldurmayı sever, zihni onu rahat bırakmazdı: Sağlı sollu ilerleyelim, orda yer var, boşlukları dolduralım… Kadın boşlukları kitapla doldururken sayfaları usulca çevirdi ve o sırada “Ne hasta bekler sabahı, ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, seni beklediğim kadar.” satırları patır patır avuçlarına döküldü. Kendi kendine otobüs beklemeyi de böyle romantize edemezsin diye söylenirken 34 numaralı otobüs geldi. Kadın kitabı alelacele çantasına koydu. “Şoför Bey Asude Bir Hayat yönüne gitmek istemiştim acaba Saadetli Hülyalar durağından geçer mi?” “Geçer abla,” dedi. Kadın, yanlış durakta beklemediğini anlayınca içten içe sevindi.
Güneş, sıcaklığını ikindi kızıllığa bırakırken hafif bir rüzgar, otobüsün camından kadının upuzun sapsarı saçlarını bir sağa bir sola savurdu. Canı acıyarak “Ah” dedi kadın. Eli saçlarına gitti. Kafasını arkaya çevirdi. Bir tuhaflık vardı. Kadın saçlarına baktı. Az ileride bir adam. Ve saçları, evet kadının saçları, adamın kalbindeki dikenli tellere takılmıştı. Annesinin kıyıp da kestiremediği o bebeklik saçları. Adam “bana bir mendil vermiştiniz, içine saç telinizi koymak istemiştim” dedi. Kadın kenarlarını iğne oyasıyla işlediği, gözyaşlarını sildiği o beyaz mendili hatırladı. Hani Encanto Ailesi’ndeki dokunduğu yerleri çiçeğe dönüştüren Isabella Madrigal gibi, bir zamanlar çiçeğe dönüşeceğini umduğu adama verdiği o mendili hatırladı. “Mendilimde kırmızım var, ağladım da görmedin mi?” mendili. Adam görememişti hiçbirini. Kadının saçları adamın kalbindeki dikenli tellere takılmıştı. Kadın, bir zamanlar adamın avucuna bıraktığı o mendili düşündü. Sonra saçlarını. Saçlarında saklı kalan geçmişin yüküydü. Üzüldü. Ama zararın neresinden dönülse kârdı.
Kadın, çocukken annesinin dizine yatıp uyuduğu anları hatırladı. Annesinin parmaklarının saçlarında dolaşmasını çok severdi. Saçlarını feda edip gitmek istedi. Bir vedaydı bu, artık arkasına bakmayacaktı. “Saçının kökü sende, korkma dönüp bakma. Bitti.” Adam ve kadın. Dünyalar aynı fakat hülyalar farklı. Belki bir zaman aynı gökyüzüne baktılar, aynı yollarda yürüyüp aynı otobüse bindiler. Fakat farklı hülyaların insanlarıydı onlar. Kadın bunu geç de olsa öğrenmişti. Durak yaklaşırken kapıya yöneldi. Durmadan düşünen zihni sükunete ermişti. Bu sessizlik bir bitiş değil, yeni bir başlangıcın habercisiydi.
Usulca seslendi kadın: “Şoför Bey, inecek var… Müsait bir yerde indirir misiniz?”
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
Kalbimde ince bir sizi olusturdu bu yazi. Dilerim ki yolu hep acik olsun o kadinin.Ve tum kalbi kirilanlarin.
Teşekkür ederim yorumunuz için. 🙂
İlk başta anlamamıştım bir metafor olduğunu, çok ustaca sona geldiğimde geri döndüm kaçırdıklarımı bir bir okudum. Takipteyim efendim,
Teşekkür ederim efendim, takipte kalmaniz beni mutlu eder 🙂