FikirSanat

Kahve ve Şair!

Kahve gibi acı bir içeceğin tadını, kokusunu, tazeliğini, aromasını algılamak için elbette yalnız olmak gerekir.

Hele hele kahvelerin menşeini ve yörelerine göre rayihasını, yüksekliklere göre çekirdeklerini ayırt etmek -eğer barista değilseniz- ciddi bir yapayalnızlık belirtisidir.

Çok şükür bu hayatta kahveyle baş başa kalacak kadar yalnız zamanlar geçiriyorum…

Yazmak müthiş bir sosyal bilgidir. Derin bir kültür ve hissiyat gerektirir. Gel gör ki dolu dolu yaşadıklarından, nümayişinden ve kalabalıklarından ne biriktirirsen biriktir, nihayetinde sakin bir kafayla, kendinle baş başa, sade bir insan olman gerekir.

Bu yalnızlıkta bazen bir kedinin yahut bir çiçeğin tatlı nefesi bile şairliğini incitir. Fakat kahve öyle değildir. Hoş kokusuyla acının bin bir tonunu odunsu sadelikte sunar. Izdıraplar ve neşeler çeşitler… Ölüm kadar sert suskun, hayat kadar keyifli şakrak…

Bir dengi olarak kahveyi elinize alırsanız; her içişte biraz daha kendine getirirsiniz; iki kefesi de dengesiz bu teraziyi. Bir yudum çekersiniz. Adeta kahve çekirdekleri beden; derinden hissedilen çikolatamsı yahut yemişli koku ise ruhtur. Bir yudum daha çekersiniz ki bu ruhu bedenden ayırdetmek için… Bir çiçeği ezmek… Bir şairi öldürmek gibi… Ve bir yudum daha derken, kahve bitiverir! Çünkü malum, ruhu bedenden ayırmak insana düşmediği gibi, toprakta kalmaz çiçeğin izi! Ve şairler de genç ölür.

Evet ölüler konuşamaz amma ölse de susmaz şairin gençliği. Unutulmayan kahve kokusu gibi… Dünya yıkılsa onun rayihası yedi kat göklere savrulur sanki. Âvâze bırakmak için illa ‘ben burdayım’ diye bağırmak mı gerek, sözün yayılması en çok fısıltıyla artar giderek…

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Ayşe Çam

Şair, Seyyah, Yazar, Kemankeş, Aşçı.

Bir Yorum

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu