HikayePsikoloji

Mızrak Diş

Sessiz ve soğuk geçen günün ardından bir kuytuya saklanarak ısınmaya çalıştı Suzan Hanım. Sokaklar, geceleri seksen yaşındaki biri için çok soğuk ve tehlikeliydi. Gün boyu yaratıklardan ve dev karıncalardan kaçmak için üzerine sabah çöpten bulduğu kokusu keskin ve acı suyu döktü. Çünkü vahşi hayvanlar insan kokusuna ve beyaz, tatlı toza çok duyarlıydı. Yerde duran beyaz tozu eliyle temizledikten sonra ısınmak için elini paltosunun cebine sokunca bir kâğıt parçası ve üzerinde ok ile işaretli haritayı buldu. “Bu haritayı izlersem boyutlar arası kapıdan geçerek yaratıklardan kurtulabilirim” diye geçirdi içinden. Sessiz ve çok dikkatli bir şekilde haritada gösterilen işaretli bölgeye adım adım ilerledi. Her adım atışında yerdeki parkelerin gıcırdaması bütün dikkatleri üzerine çekiyordu. Sessizlik onun tek kurtuluş şansıydı.

Haritada gösterilen yönde ilerlerken arkasında nefes nefese kalmış gözleri karanlıkta parlayan ağzından salyalar akan Mızrak Diş ile karşılaştı. Kaçmayı düşündü fakat kaçmak yaşlı birisi için epeyce zordu. Uzun bir süre hareketsiz kaldı. Mızrak Diş bir yandan onu gözetliyor bir yandan da saldırmak için fırsat kolluyordu. O esnada üst kattan “Heyy sessiz ol aptal yaratık” diye bir ses duyuldu. Bu sesle Mızrak Diş’in dikkatinin dağılmasından istifade eden Suzan Hanım, yavaşça bir kapıdan geçerek kapıyı içeriden kilitledi.

Odada duran bir komidin ve üzerinde elindeki haritadaki işaretin aynısından olan bir kutu. Kutunun üzerinde” günde sadece bir tane” yazılı not. Kutuyu açınca içerisinde mavi bir kapsül bulunan küçük bir şişeyle karşılaştı. Kapsülü yutunca vücuduna bir hafifleme geldi. Yatağa uzanınca boyutlar arası kapının açıldığını gördü.

Sabah olunca gül kokularıyla, kuş cıvıltılarıyla uyandı Suzan Hanım. Hiç beklemeden pencereden dışarıya baktı. Bahçede kurulu bir kahvaltı masası ve baş köşede kendinden yaşça epey küçük bir kadın oturuyordu. Anlamsız bakışmalardan sonra aşağı inmesi için el işareti gördü Suzan Hanım. Aşağı inerken evin salonunda duran küçük fino bir köpek çekti dikkatini. Başını okşadıktan sonra bahçeye indi. Kahvaltı masasında kendisini tanıyormuş gibi davranan kadınla anlamsız sohbet ederek geçirdi bir süre.

Daha sonra bahçe kapısından dışarı çıkarken; “Kolundaki yazıyı unutma” diye bağırdı arkasından. Bir an istemsizce koluna baktı. Kolunda hiç de anlam veremediği on haneli bir sayı yazıyordu. Epeyce yürüdükten sonra ne yana döneceğini bilemedi, önce sağa sonra sola baktı, her yer birbirine benziyordu. Korkmaya başladı, bir elektrik direğinin yanında çökmüş vaziyette beklerken yanına birileri geldi. Kalabalıktan birileri durmadan sorular soruyor, aldıkları değişik cevaplardan ötürü yüzlerindeki endişe artıyordu. Kısa bir süre sonra elindeki sayılar dikkatini çekti birinin. Çok geçmeden sabah kahvaltıdaki genç kadın belirdi kalabalığın arasından. Elini tutarak eve götürdü. Uzun bir süre nasihatler ederek üst kata çıkardı. O kadar çok dolaşmıştı ki yorgunluktan koltukta uyuya kalmıştı.

Gece yarısı mızrak dişin ayak sesleriyle irkildi. Hareketsiz kalarak ondan kurtulmayı düşündü. Fakat Mızrak Diş ona o kadar yaklaşmıştı ki nefesinin sıcaklığını saçlarında hissediyordu. Her geri adımında o da bir adım yaklaşıyordu. Hızlıca kapıyı kapatarak dolapta duran mavi kapsülden bir tane daha yuttu. Üzerindeki korku yavaş yavaş geçerken çekmecede duran fotoğraf albümü çekti dikkatini. İlk sayfada gençlik yıllarından bir fotoğraf kucağında bir bebekle altında kısa bir not: “Hoş geldin bebeğim.”

Sayfalar ilerledikçe kahvaltı masasındaki kadınla bir fotoğrafını gördü. Sarılarak çekilen fotoğrafın altında “Annen mi var derdin var kızım” yazıyordu. Bütün bunlar ne anlama geliyordu? Albümün sonunda üç beş mısradan oluşan bir yazı:

“Ben Suzan, bugün bir hastalığım olduğunu öğrendim. Bu hastalığın adı ‘Halüsinasyon Alzheimer’. Bu albümü de onun için hazırlıyorum. Olur da bir gün unutursam bu albüm rehberim olsun. Baktıkça yaşanmışlıkları hatırla.”

Gözyaşlarını tutamadı Suzan Hanım.

Hıçkırık seslerini duyan kızı kapıyı açarak içeri girdi. Bir anlık da olsa kızını hatırlayan Suzan Hanım kızına sarılarak ağladı. Hastalığı yüzünden gördüğü halüsinasyonları anlatarak uyuyakaldı.

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Ramazan Çakmak

Kaportacı, Seyyah, Usta, Gönül Ehli

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu