
İnsan büyüdükçe annesini daha az anladığını fark ediyor.
Küçükken her şey daha netti; o söylerdi, ben anlamazdım.
Kızardı, alınırdım. Susardı, umursamazdım.
Ben kızardım, sonra üzdüm diye kendime kızardım.
Ama zaman, bazı şeyleri konuşmadan da öğretir insana.
Telefonumda ismi “Vâlide-i Azîzem” diye kayıtlı.
Bir yanda bu kadar kıymetli, diğer yanda ne kadar az gösterilmiş bir sevgi.
Bazen dilin söyleyemediğini gözler gizler, eller de anlatmaz.
Bazı sevgiler sessizdir.
Bağırmaz.
Çoğu zaman hiç söylenmez.
Bir çayın zamanında konmasıyla, bir kapının usulca kapanmasıyla anlatılır. Bazen de anlatılamaz, sinede saklı kalır.
Gürültüsüzdür. Ama yer eder.
Aynı evin içinde geçen yıllar, bazen kelimeleri eksiltir.
Kutlamalar alışkanlığa dönüşür, söylenmeyenler birikir.
Ama içte hep bir sızı kalır:
“Anladı mı acaba, hiç belli edemedim ki…”
Zamanla fark ettim: Bazı sevgiler, gösterilmediği için değil,
gösterilmeye dili varmadığı için eksik kalır.
Hani bir şey vardır, içinden geçer ama ağza gelmez. İşte o hâl…
Ne sarılmak düşer akla, ne cümle kurmak.
Ama içte biriken şey öylece kalmaz.
Kimi zaman gece sessizce üzerine örtülen bir battaniyede, kimi zaman temkinli adımlarla ışığı söndürürken kendini belli eder.
Bugün Anneler Günüymüş...
Kutlamaya dair ne bir alışkanlığım var ne de özel bir hazırlığım.
Ama oturur, geçen yirmi senenin muhasebesini yaparım sadece.
Belki ağlar, belki gülerim.
“Hadi güzel bir şeyler söyle…” desem de içimden, pek beceremem.
Gene beceremeyip şimdi kaleme sarıldığım gibi.
Her şeyi söyleyememek, sevgisizliği göstermez.
Kimi kalpler, söylemeden sever. Utanır. Sıkılır.
Lakin anneler, zaten o kalplerin içinden geçeni evladından iyi bilir.
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
Ne güzel yazmışsın. İçim sızladı