Seyahat

Tahran’da Birkaç Gün

6 Kasım 2025’te havaalanındayım. Ankara Esenboğa havaalanında. Biraz erken gelmemin faydalarından biri resim/fotoğraf sergilerini gezmem oldu. Mekânların farklı özellikleri bir arada toplamasının güzel örneklerinden biri havalimanlarında, tren garlarında sergiler düzenlenebilmesi. İlk sergiden “Zihin Karşılaşması”, “Genesis 2” isimli tablolar hatırımda. Ve görsellerin yanındaki/altındaki isimlerin zihnimde uyandırdıkları ve uyandıramadıkları… Bir diğer tablo “Leke” ismiyle İstanbul’un bir bölümünü tasvîr ediyor. Yani Ankara’dan Tahran’a uçarken bir sonraki durağımız olan İstanbul’u… Galata’ya kadar gitmeyip Sabiha Gökçen’de diğer uçağa aktarma yapsak da insan kalabalığının düşündürdüğü mânâ bir! İkinci sergi alt katta. Ankara fotoğraflarını içeriyor. Misal: “Nallıhan Kuş Cenneti”…

İstanbul’dan Tahran’a giden yolcu uçağına aktarma yaptıktan sonra uçakta hafif bir muhabbet ardından biraz uyku… Tahran İmam Humeynî havaalanına iniş… Tarih artık 7 Kasım’ı gösteriyor. Havaalanında güzel bir mescit… Mescit duvarlarına dua ve âyet-i kerîmeler hat sanatının eşsiz güzelliği ile nakş edilmiş.

Metro, taksi, taksi dolmuşlarla ulaşım mümkün… Biz Ekber abinin arabasıyla çıktık yola. Azerbaycan Türklerinden… Milletimiz bir, dilimiz bir… İki millet bir devlet tabiri kullanılmasa da Ekber abinin anlattığı İran ve Tahran da bize hiç mi hiç yabancı gelmedi.

İlk müşahedelerimden; paradaki yani İran riyalindeki sıfırların fazlalığı; geçmişten biraz da hüzünle hatırladığım bir hatıra… Eskinin o bol sıfırlı liraları gibi…

Çarşı pazar canlı, hareketli. Yolumun üstünde bir binada “Dârü’l-Fünûn” tabelası. Güzergâhımızda büyükelçiliğimiz önünde bir hatıra fotoğrafı… Gördüğüm çalışmalardan “Büyük Tahran Camii” inşaat hâlinde. Bir mesaj: “Medeniyetimizin izlerini her yerde gördüğümüz devâsâ bir şehir.”

8 Kasım günü İmam Humeynî Camii ve çevresindeki Tahran’ın Büyük Pazarı’nı yani Kapalı Çarşı’yı gezdim. Dahası estetiğin/sanatın zirveye ulaştığı mekânları temâşâ eyleme fırsatı buldum. Yani kısmen… Kapalı Çarşı’dan kenarlara açılan avlulu iç çarşıların sayısı çok fazla. Fıskıyelerle donatılmış su havuzlarının kenarındaki oturaklar, insana dinlenme imkânı sağlıyor. Ve birkaç ağaç… Otele/misafirhanemize dönüş yolunda bir seyyar yemek ustası… Patates ve yumurta haşlaması ile nefis bir dürüm sandviç… Farklı bir lezzetle tanışma imkânı sundu bize.

“Sadrâzam Konağı” veya “Aynalı Konak”diyebileceğimiz mekân yine avlulu geniş mekânlardan… Tanıştığımız bir “Genç Ali”nin yakınlığı “tekrar yarın gelirim inşâallah” deme fırsatını da sundu bana.

Günlerden 9 Kasım… Dün öğleden sonra kalabalık had safhadaydı.
Yeraltında sarrafların bulunduğu mücevher çarşısı da ekseri hâtunların uğradığı kalabalık bir mekân. Hayyam caddesine ve oradan İmam Humeynî istasyonuna giderken en çok dikkatimi çeken seyyar kitapçılar ve daha fazla dikkat çekici olan motosikletlilerin fazlalığı… Bir de tabiî yoğun trafik…

Metro’nun Haqqani istasyonu kenarında bir külliye… Hür Câmiinde bir vakit namazı… Ardından Müze-yi Milli-yi İnkılâb-ı İslâmî… Hızlı bir gezi… Daha geniş bir zamanda tekrar görmekte fayda var.
Eski gazetelerden patika yollara, silahlardan araçlara kadar pek çok nesneyi içinde barındırıyor. Böyle geniş bir alanı birkaç cümle ile anlatmak mümkün görünmüyor. Bir misal olarak diyebilirim ki, “mayınların ve dikenli tellerin olduğu bir yolda yürüdüğümü yolun yarısında yere bakınca anladım. Ya zeminle ayaklarım arasındaki cam tabaka var olmasaydı.”

Devamında eski savaş uçaklarının sergilendiği yolun ardından hayatımda gördüğüm en büyük kitap satış mağazalarından biri…

Yine İran Milli Kütüphane ve Arşivlerini de görme imkânı buldum. Misâfirperver personeli ve zarîf bir mekânı var. Yanlış hatırlamıyorsam 2014 yılında Arşiv ve Kütüphane bu binada birbirine mecz edilmiş. Tahran haritası ve Şahlara ait fermanlardan örneklerin vs. yer aldığı bir müze bölümü var. Araştırmacılar için katalogların, beşeri, sosyal bilimlerin vs. bulunduğu kütüphane bölümleri var. Kitapların yüzde 80’i depo ortamında. 3 km uzunluğunda raylı sistem kurulmuş kitapların depolardan temini için.

Tekrar kitap satış mağazasına uğrayıp kitap, defter vs. satın alma imkânı bulduğumda, kitaplar için mağaza genişliğinin ne kadar mühim olduğunu daha iyi anladım.

Bir başka merkezde/meydanda İmam Sâdık Câmiinde namaz kıldıktan sonra Nur alış-veriş merkezine göz gezdirdim. Yeni kuruluyor gibiydi. Bilgisayar satıcıları gibi teknolojik mağazaların yer aldığı büyük bir binâ…

Arada tekrar Sadrâzam Konağına uğradığımı, detaylı gezdiğimde Aynalı Konağın benim için daha mânâlı bir hal aldığını da burada ifade edebilirim.

Şimdi havalimanındayım. Fürûdgâh deniliyor. Elektronik cihazların şarj ünitelerinden içme sularına kadar iyi düşünülmüş bir yapı!

Önce İstanbul sonra Tahran yolculuğu, dönüş yolunda önce İstanbul sonra Ankara şeklinde tamama eriyor. Ve insan tekrar Tahran’da birkaç mekân daha görebilme ümîdini taşıyor!

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Hasan Koç

Yazar. Okur. Öğrenci. Hoca. Araştırmacı. Memur.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu