
Hiç kendimde değilim bu akşam…
Hiçbir zaman bebeğini kucağına alamayacak olan bir hanımın gece yarıları duyduğu tarif edilemez acılarla doldu gönlüm.
Bir hanım hiç evlenememiş ve kırkını geçmişse kız mıdır, kadın mı?
Her kız çocuğu bir anne olarak dünyaya gelir. En sevdiği oyuncağı “bebek” olmayan kız çocuğu biliyor musunuz?
Bebek, çocuk, ergen, genç, yaşlı, ihtiyar… Bütün hanımlar annedirler. Bekâr, evli veya dul… Hiç fark etmez.
Evde kalmış olan, hiçbir zaman annelik yapamayacak bir annedir: Doğacak bütün evlatları insafsızca katledilmiş bir anne…
Masumiyet kokan heyecanlarla, hayatın yüreğini ısıtan umutlarla ve nice hayallerle yıllar içinde düzülen o çeyiz… Özene bezene alınır… İtina ile yerleştirilir… Belki de bir iğne veya tığla hayatın saniyeleri ve gözlerin nuruyla nakış nakış işlenen parçalar vardır içinde…
Ve o çeyizlerin üzerine yıllar siner. Modası geçen eşyalar, âdetâ durduğu yerde çürümeye terk edilirler.
Dünyanın taşıması en zor ve yükü en ağır eşyası evlenememiş bir hanımın çeyiz eşyasıdır.
Günler, haftalar, aylar, yıllar geçer. Bir türlü gelmeyenler, vazgeçenler, “İstihareler iyi çıkmadı,” diyenler…
Arkadaşların hamilelik haberleri alınır. Bebek görmelere gidilir. Bir bir kocaya varır akranlar…
Derken kafadaki saç telleri kederlerinden beyaz gelinlikler giymeye başlarlar.
Sadece aynalar değildir gözlerin etrafında peydahlanan çizgileri diken misali yüreğe saplayan! Ah o Allah’tan korkmayan dedikodular! Cayır cayır yanan ruhun alevlerini göremeyen basireti oyulmuş o kem gözler.
Hiç evlenememiş bir annenin kalbindeki yangını kıyamete kadar yağacak yağmurlar söndüremez.
Bir sünger olup yeryüzündeki bütün o annelerin acılarını emip almak isterdim şimdi.
Her gün bir başka erkekle fingirdeşen “bayanlar” bu yazılanların muhatabı değil elbette.
Ömründe tek bir yabancı erkekle bir çift kelam etmeyen ve hiç izdivaç edemeyip iffetiyle, şerefiyle, haysiyetiyle, namusuyla bu cihandan göçüp giden saliha bir hanım kadar kahraman birini tanımıyorum.
Evet! Haklısınız! Ben bir erkeğim! Bana ne evde kalmış hanımların derdinden! Yapamıyorum… Hiç tanımadığım bir hanım için “Şu kadar yaşındaymış. Hiç evlenememiş. Evde kalmış…” minvalinde ifadeler duyduğumda ciğerlerim kerpetenle sökülüyormuşcasına acı duyarım. Beni hiç alâkadar etmediği halde oturup gözyaşı döktüğüm dünyadaki acıların listesini yapsam “Delirmiş bu!” dersiniz.
Kendini hiç evlenme fırsatı olmayan birinin yerine koyup ızdırabını derûnunda hissedemeyeni insandan saymak çok büyük bir hata olur.
Evlenme çağına gelenlere aracı olanlara “çöpçatan” ismini yakıştırmışız. Ne kadar da çirkin bir kelime. İnsanlığa yapılacak hizmetlerin en makbullerinden biridir halbuki.
“Kız tarafı…” veya “Erkek tarafı…” diye başlayan cümlelerden tiksindiğim kadar…
Bir de “kız görmeye” giderler! Gücüm olsa o deyimi “anne görmeye” gitmek şeklinde değiştirirdim.
Giderken en çok zorlandığım düğün merasimleridir.
Takılar, eşyalar, kıyafetler, hediyeler… ve gösteriş sahnesine dönüştürdüğünüz düğünleriniz yerin dibine batsın.
Anne evde kalmış değildir, cemiyet sınıfta kalmıştır.
Ne olmuş yani gelinlik giyemediyse! İman ve iffetiyle beyaz kefene ulaşırsa kavuşacağı mükafatları sadece Rabbimiz bilir. Âdil-i mutlak olan, hepimizin sâhibi olan Rabbimiz.
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
Bu gece biri düşüncesizce davranıp bu konuda beni çokça üzmüştü ve bu sebeple uyayamamıştım. Biraz olsun aklımdan çıksın diye sosyal medyaya bakıp bu yazıya denk gelmek beni çok şaşırttı.
Kolay kolay ağlayamayan 38 yaşında ve “Doğacak bütün evlatları isinsafsızca katledilmiş bir anne” olarak, gözyaşları ile okudum.
Tevafuk ettirenin vardır bir hikmeti 🤲🏻
Bir erkeğin benim duygularımı benden iyi ifade etmesi ayrıca dikkatimi çekti.
Gözyaşlarımın kalbime çöken hüznü temizlemesine Vesile oldunuz.
Allah razı olsun.
Dün geceden beri kac defa okudum bilmiyorum ama neredeyee ezberledim. Çok etkiledi beni. Cocuksuz bir sekilde bosandiktan sonra yalnız kalmak ile hic evlenmemek, İki farkli aci. Samimiyet olmasa bu kadar etkili olmazdi Allah razı olsun sizden ve butun annelerden
Yürekleri kerpeten ile söken bir yazı olmuş. Eminim çok kişi hıçkıra hıçkıra okumuştur ve okuyacaktır da.. Geri dönüp okumadan edemiyor insan gerçekten
içini dökmek isteyen o anneler şuraya yorum yazsa siteniz çöker.. Hissetmeyen yazamazdı bu şekilde. Allah razı olsun hocam
Bir de takı töreni filme alınıyor. Fatıma anamızın düğününü, çeyizini okuyanlar yapıyorsa bunu … once muhafazakarlar başlamalı öz eleştiriye.
İçtimai hayatımızda ne yazık ki, yanlış, alaycı, saygı ve edep yoksunu ifadelerin, konuşmaların girdabında kalmışız.
“Anne evde kalmış değildir, cemiyet sınıfta kalmıştır.
Ne olmuş yani gelinlik giyemediyse! İman ve iffetiyle beyaz kefene ulaşırsa kavuşacağı mükafatları sadece Rabbimiz bilir.”
Satırlarınız, çok mana yüklü… Yüreklere ok gibi saplanıyor… Kaleminize, gönlünüze sağlık… Şükran…
Toplumun kanayan bir yarasıdır iffetli, sokaklara çıkmayan, sadece refik-i muvafık bekleyen kızlarımızın kıymetleri bilinemeden evlerinde yalnız ömürlerini tamamlamaları. Bunu kalplerimizin en hassas noktasına dokunarak müthiş güzel ifade etmişsiniz Necip bey. Yazınızı çok beğenerek okudum, çok takdir ettim. Elinize, kaleminize sağlık.