Deneme

Ciddi Eser

Kitapları farklı şekillerde tasnif etmek mümkün. Biz meramımızı doğru ifade etmek için “edebî ve edebî olmayan” şeklinde dünyadaki kitapları iki gruba ayıralım.

Eser

Din, meslek ve felsefe kitaplarını hariç tutarsak “edebî olmayan” bir kitabın “ciddi eser” unvanını hak edebilmesi için hangi vasıfları taşıması gerekir?

Kitabı ciddi kılan başlıca hususiyet, hazırlanırken istifade edilen kaynaklardır. Eserin itibarı, atıfta bulunduğu kaynakların kemiyet ve keyfiyetinin ciddiyetiyle mütenasiptir.

Ciddi eser, ele aldığı mesele hakkındaki farklı görüş ve fikirleri mukayese eder. Sadece lehte kanaatlerin listelendiği kitaplar ilmî bakımdan ciddiye alınmazlar.  

Ciddi eser, araştırdığı meseleyi hangi ilmî kriterler çerçevesinde ele aldığını açıkça ortaya koyar. Asırlar içinde geliştirilmiş olan ilmî metotlardan habersiz, tek bir kişinin şahsi kanaatlerini ihtiva eden descriptive metinler medâr-ı itibardan mahrumdurlar.

Ciddi eser yazan, kitapta bazı eksiklik veya kusurlar varsa bunu izhar eder. Mesela zaman ve imkân mahdudiyeti sebebiyle belli devletlerin arşivlerine bakılamamışsa veya tercümesi bulunmaması sebebiyle bazı eserler tetkik edilememişse bunu okuyucusuna dürüstçe beyan eder.

Yazar kitabın herhangi bir yerinde kendine ait bir kanaati derç edecekse, mevzubahis tahlilin tamamıyla kendisine ait olduğunu açıkça belirtir.

Hâtıra ve Seyâhatnâme

Yazar, araştırdığı mevzu hakkında daha fazla malumat sahibi olabilmek için seyâhatnâme ve/veya hatırât okuyabilir. Seyahatnâme ve hâtırât, yazarın hâdiselerin içtimai arka planını görmesi bakımından son derece mühim rol oynarlar ve muhakkak okunmalıdırlar.

Ancak hâtırât ve seyâhatnâmeler ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, ne kadar mühim kişiler tarafından kaleme alınmış olurlarsa olsunlar ilmî bakımdan “ciddi eser” sayılmazlar. Hâtırât ve seyahatnâmeler tek kişinin bakışını ihtiva ettiklerinden “doğrulanması” mümkün değildir. Ayrıca unutulma, yanlış hatırlanma, eksik anlatılma, mübalağa etme, çarpıtma, yanılma gibi tehlikeler ihtiva ederler.

Meselâ bir kişinin esâret altında yaşadığı günler hakkında kaleme aldığı hâtırâtı ele alalım: Tarih boyunca esirlerini kuş sütü eksik sofralarda, kaz tüyü doldurulmuş yataklarda ağırlayan olmamıştır. Netice itibariyle adı üstündedir ve “esaret” günleridir. Bu durumda esir düşen kişi esarette çektiği acı, ızdırap, keder, azap, eziyet ve hatta işkence sebebiyle “haklı” olarak hâtırâlarını tek taraflı olarak ve “bir esir gözünden” yazacaktır.

“Ciddi eser” yazmak isteyen hâtırât ve seyâhatnâmelerin birinci derecedeki değil, ancak ve ancak yan kaynaklar olabileceğinin idrakinde olarak hareket etmelidir.

Hüküm kime ait?

Bir kitabı “ciddi eser” yapan en büyük kıstaslardan biri, yazarın araştırdığı husus hakkında hüküm vermemiş olmasıdır.

Kitabı okuyup tamamladıktan sonra, yazılanlar hakkındaki nihâî hükmü okuyucu vermelidir.

Daha kitabın kapağında hükmü verip sonra bütün kitap boyunca verilen hükmü meşru göstermeye çalışan kitaplar “ciddi eser” kategorisinde değerlendirilmezler.

Düşmanın ne kadar kötü, dostun da ne kadar iyi olduğunu anlatan veya belli bir idealin gerçekleşme yollarını araştıran çalışmalara “misyoncu” (kitap, makale tez…vs) ismi verilmektedir. Misyoncu çalışmalarda, belli bir iddianın haklı veya haksızlığını ispat etmeye çalışılacağı, dürüst ve vicdanlı şekilde en başından ortaya koyulmaktadır. Misyoncu çalışmalar umumiyetle yazarın kendisiyle aynı kanaati paylaşanlar arasındaki safları sıklaştırmaya veya “öteki” kabul edilen karşı cenahla olan fikrî savaşa cephâne tedarik etmeye matuftur. Velev ki “ilmî” metotlar takip edilse bile, hâdiseye tek taraflı baktıkları için misyoncu kitaplara “ciddi eser” denilmesi mümkün değildir.

İlmî tarafsızlık

Yukarıdakilere bir de “Ciddi eser yazmak isteyen ilmî bakımdan tarafsız olmalıdır!” şeklinde bir kriter dahil edilebilirdi. Ancak “objektiflik” kıstası bilhassa Kartezyen Düalizm’den bu yana Batı’daki bilim çevreleri tarafından suistimal edildiği için bu meseleye temkinli yaklaşmak icap eder. Bilhassa “sosyal kuantum” sahasındaki gelişmeler fail ile mef’ûlün mutlak şekilde ayrılamayacağını kati olarak ortaya koydu. Pozitivist prensipler üzerine inşa edilen bilimin aksine, araştıran kişinin araştırdığı meseleleri hislerinden, inançlarından ve bazı ön kabullerinden tamamıyla arınmış şekilde tetkik edemeyeceğini ispat etti.

Ancak bu hakikat, ilmî çalışma yaparken “mümkün olduğu kadar” tarafsız olunamayacağı, dünya çapında kabul edilen bir takım ilmî metot ve nazariyelerin dikkate alınmaması gerektiği anlamına gelmemelidir. Yazar his, inanç ve ön kabullerinin müdahil olma ihtimalinin farkında olursa çok daha kaliteli eser ortaya çıkarabilecektir.

Edebiyat ve “Ciddi Eser”

Yukarıda son derece muhtasar şekilde tarif edilen “ciddi” çalışmalar umumiyetle eli kalem tutan “ortalama” kişiler tarafından kaleme alınırlar. Bu yazarlara “kalemin teknokratları” ismini verebiliriz. Çok hususî bir kâbiliyete, Allah vergisi bir mahârete sahip değillerdir. Ciddi eser yazmak için bilindik bazı ilmî metot ve nazariyeler vardır. Bu sınıftaki yazarlar sadece o metotları icra eden kişilerdir.

Dünyaya mâl olacak, asırların yağdıracağı “unutulup kaybolma” yağmurlarına meydan okuyabilecek ve klasikleşecek “eser” yazabilmek sadece dâhî olanların işidir. Bu tarz eserler verenlerin kahir ekseriyetinin edebiyatçılar içinden çıktığını görüyoruz. Acaba neden?

Mesela Mevlânâ hazretlerinin Mesnevî’si bütün bir kâinat, mevcudat ve hakikate kement atma cehdi değil mi?

Medeniyetimizdeki edebî şaheserler zaten herkesin malumu. Biz Batı edebiyatından küçük bir misal verelim, vicdan sahipleri hakkı teslim edeceklerdir:

Dostoyevski’nin on dokuzuncu asırdan bugünkü dünya/hayat ile ilgili neredeyse tespit denilebilecek kadar güçlü bazı tahminler ortaya koymuştur. Sadece bazıları:

Modernizmin ortaya çıkaracağı insan tipi radikal devrimci ideolojileri hükümferma olmasına zemin hazırlayacak. Bu da kaçınılmaz olarak şiddet ve yıkıma yol açacak! İdeoloji adına insan hayatı hiçe sayılacak! [Ecinniler] Yirminci asırdaki komünist, faşist, totaliter rejimlerin milyonlarca insana mal olması, onun bu tespitlerini doğrulamıştır.

Modernleşme-sekülerleşme süreçleri ile ortaya çıkan rasyonel akıl ve “mühendislik mantığı” insan ruhunu tatmin edemeyeceği için insanlar gittikçe yalnızlaşacaklar. [Yeraltından Notlar] Her şeyi ölçüp hesap edebilir hale geldiğimiz bu dijital devirde insanların gittikçe yalnızlaşma ve yabancılaşma buhranları ile karşı karşıya değil mi?

Fertler hürriyet uğruna aidiyet, inanç ve değerlerini kaybedecekler. [Yeraltından Notlar, Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Ecinniler… vd.] Ağzı olanın konuştuğu şu sosyal medya devrinde fertlerin yığınlar hâlinde kopmakta olduğunu müşahede etmiyor muyuz?

Batı, tanrıyı terk etmekle büyük bir ruhi boşluğa düşecek, fakat insanlar tekrar maneviyata yönelecektir. [Mezkûr eserler] Günümüzde Batılıların yoga, meditasyon, mindfulness, enerji şifacılığı ve başka mistik faaliyetlere yönelişi bu tahminler ışığında okunamaz mı?

Yazarın eserlerinde bugünün insan, cemiyet, siyaset ve dünyasını isabetli şekilde anlattığı daha nice tahliller bulunuyor. Fikrî ve içtimai temayülleri okuyup onlarca yıl sonra meydana gelecekleri isabetli şekilde tahmin edebilen bu ölçüde ciddi eserlere “Roman, hikâye bu canım!” deyip hafife almak kişiyi gülünç duruma düşürecektir.

Edebiyatın gücünü idrak edemeyenler sadece yarı münevverlerdir.

İfrat ve Tefrit

Yelpazenin bir ucunda hiç ciddi eser okumayıp sadece roman ve hikâye okuyanlar vardır: Hayal âleminde uçarlar, ayakları hiç yere basmaz! Zirâ edebî eserler okunan binlerce kitap üzerinde yükselen binalardır. O kitaplardan haberi olmayan kişiler edebî eserleri anlamadan masal okur gibi okurlar.

Diğer uç tarafta edebiyata sırtını dönüp sadece “ciddi eser” okumakla ciddiyet kazanacağını vehmedenler bulunmaktadır: Tahta misali kupkuru ve sıkıcı olurlar; insanlar tarafından zoraki olarak dinlenirler!

Üniversitelerimizin sosyal bilimlerinde onca akademisyen var: Sistemin zoru olmasa, kaç genç hür iradesiyle heyecan, iştiyak, aşk, sevdâ, heves ve ateşle onları dinlemeye gider? Halbuki istisnasız tamamı en kötü ihtimal ile şeklen “ciddi eser” denilebilecek bir doktora tezi kaleme almıştır. Her üniversite hocası bir nebze olsun edebiyata vakit ayırsa vaziyet bambaşka olurdu halbuki.

Neden bizden dünyaya mâl olacak edebiyatçı çıkmıyor? Sadece edebi eserler okumakla edebiyatçı olunmaz. “Ciddi” diye tarif edilen eserlerle beslenmeyen zihinlerin sağlam edebî eserler ortaya çıkarması güç.[1]

Kıssadan…

Bir eser meydana getirdiği tesir kadar kıymetlidir.

“Ciddi eser” okunmak isteniyorsa kendi içinde tutarlı, sistematik ve yukarıda zikrolunan diğer evsafı haiz çalışmalar okunmalı.

Benzer ikazlar yazmak isteyenler için de geçerli.

Aynı şeyleri tekrar eden, orijinal ve otantik olmaktan uzak kitapların belli bir zaman sonra aranıp okunmadıklarını, insanlar tarafından tavsiye edilmediğini, zamanla unutulup piyasadan kaybolduğunu, nüshalarının bulunamadığını ve tesirlerinin de mahdut olduğunu müşahede etmek mümkün.

Edebî eserin hikâyesi başka:

Hiçbir edebî eser zoraki olarak klasikleşmez. Vicdanlar omuz omuza verip yükseltirler onları.

Kaliteli değilseniz kaliteli yazı ortaya çıkaramazsınız. Yaşamış, hissetmiş, okumuş, görmüş, vicdânîleştirmiş olmanız icap eder.

Edebî eser ortaya çıkarmak ancak ve ancak istisnâ sayabileceğimiz kişilerin yapacağı iştir. Onun için herkesten klasikler arasına girecek eserler ortaya koymasını beklemek haksızlık olacaktır. Bir de edebî eser ortaya koymak için sadece fikrî derinlik ve cihanşümul olmak yetmez! Şerbet misâli akacak bir lisana, mest edecek üsluba ve derûnları okşayacak sanata da sahip olmak mecburiyetindedir.

Nihâi hedef klasikler arasına girecek edebî eser ortaya koymak olmalıdır. Bu olmuyorsa, en azından “ciddi eser” diye tarif edilen şekilde çalışmalar ortaya koymayı hedeflemelidir.


[1] Elbette ki başka faktörler de var, ancak bu makalenin konusunu teşkil etmediklerinden zikredilmedi.

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Necip YILDIRIM

Polyglot. Yazar. Şair. Müteşebbis. Uluslararası İlişkiler. Psikoloji. Kuantum. Edebiyat. Yolcu. Ressam. Hattat. Baba. Îşân.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu