HayatHatıra

Babaannem ve Çiçekli Fistan

“Neneler gidince çiçekli elbiseler de gider. İnsana bir dağ esintisi, bir dere çağıltısı, bir yaprak hışırtısı hissi veren elbiseler. Onları toprağa emanet etmek, büyüklerin ifadesiyle sırlamak bir parça tesellidir. Bir parça. Çünkü toprak insanın dostudur, onları incitmez.”

Arabanın arkasında oturuyorum, yol boyu içime içime ağlıyorum. Ölümün büyüklüğü bütün bedenimi kaplıyor. Kulağımda bir dizideki hep aynı ezgi dönüp duruyor: “Gönül der ki yazı kalır, acı diner sızı kalır, kimi derdin izi kalır, dert yürekten sökülmezmiş…” Defalarca başa sarıyorum. Babaannemin bu kız bu oğlana yanık dediği ve severek izlediği o dizi: Gönül Dağı. Arabanın arkasında oturuyorum, bozkırı geçerken Gönül Dağı’ndan taşlar kopup boğazıma yerleşiyor sanki, konuşamıyorum. Konuşamadıklarım gözyaşı olup gözlerimden yanağıma süzülüyor. Dizideki bir karakterin annesi ölünce söylediği şey aklıma geliyor: “Dua pınarım kurudu.” Arabanın arkasında oturuyorum, dua pınarım kuruyor.

Mevsimlerden sonbahardayız. Yani güz. Gazel ayı. Eski evde babaannem pencereden şöyle uzun uzadıya ağaçlara bakar: “Gazeller daha inmemiş, bizim yapraklarımız da dökülünce öleceğiz yavrum.” derdi. Ben ağzından ne çıksa kaydederdim, bir defterim vardı: “Babaannemin Dilinden Dökülenler Defteri.” O deftere Güz ölümü, gündüz ölümü, güzel ölüm yazmışım. “Yavrum bak güzün pek iş olmaz hasat harman biter, gündüz cenazene yetişen çok olur bir de ölümün güzel oldu mu ne iyi.”

7 Eylül 2023 Perşembe gecesi saat 20.55’te pamuğum, gök boncuğum, babaannem Meryem Cirit vefat etti. Cuma namazının ardına defnedildi. İmam cenazede sordu:
Nasıl bilirdiniz?

Ben onu, elinden cebinden eksik etmediği pembe tesbihinden bilirim.
“Babaanne, şimdi her bin tane çekince bir tesbih tanesine çengelli iğne koyuyorsun ya, o bini nasıl aklında tutuyorsun deyiver hele.” deyince, “Deyivermem.” deyişinden bilirim.
Her hafta 70.000 Kelime-i Tevhid tamamlayıp Osman Hoca’ya dualatmasından bilirim.
Geceleri okuduğu Yasin-i Şerif’ten bilirim. Cüzünde en çok okuduğu yer orası olduğu için parmak izinin leke bıraktığı sayfadan bilirim.
“Oku yavrum oku, kabrinden kalksın korku. Her gece Tebareke Suresi okursan kabrindeki azap hafifler.” diye kulağıma taktığı küpeden bilirim.
Her gün gözaltları şişene kadar Kuran-ı Kerim okumasından, “O benim yoldaşım yavrum.” deyişinden bilirim.
Ezan okunur okunmaz namaza hazır oluşundan bilirim.
Telefonda, sitemle karışık “Sen dua ediyor musun bana?” diyince, “Ediyorum yavrum, etmem mi, olur mu hiç öyle şey…” deyip mahcup oluşundan bilirim.
Dilinden eksik etmediği “Allah gülecek günler versin yavrum, hayırlı ve merhametli insanlarla sizi karşılaştırsın.” duasından bilirim onu.

Çiçekli fistanları çok sevmesinden, menemeni soğanlı yemesinden bilirim.
Herkese ve her şeye telaşe etmesinden bilirim.
Masmavi gökyüzünü gözlerinden seyredişimden, pamuk gibi bembeyaz ellerinden bilirim.
Ellerim soğuyunca ısıtan tek kişi olmasından bilirim.
İyi bilirim. Siz de iyi bilin.

Ben doğduğumda babaanneme sormuşlar: “İsmini ne koyalım?” diye.
“Annemin adını koyarsanız, o olsun.” demiş.
Ben Fatma. “Anamın adı, ağzımın tadı” diye sevdiği… Küçükken babaannemin sırtında gezdirdiği torunu.

Dua pınarım kuruyalı iki yıl oldu bugün. Bazen dün gibi, bazen yüz yıl geçmiş gibi. İnsanın çocukluğundan kalan o ağır lakin sıcacık yün yorganın çekip gitmesi gibi. Asmalı Konaktaki salıncağın ipinin kopması gibi. Çiçekli fistanın çiçeklerinin birer birer solması gibi.

Arabadan iniyorum. “Allah gülecek günler versin yavrum.” duana mukabil daha çok gülmek için çabalıyorum. Hayal meyal hatırlıyorum: Büyükbabam tartışmaların ortasında gülerdi; o güldükçe sen daha da sinirlenirdin. Şimdi fark ediyorum da gitgide ona benziyorum. Belki hayatı fazla ciddiye almamayı öğreniyorum. Bu hâlimi görmeni çok isterdim; eminim, içten içe sevinirdin. Hem ne demiş ünlü(!) sanatçı: “Akıllı olup dünya kahrını çekeceğine, biraz da deli ol dünya senin kahrını çeksin.” Giderken çok şey bıraktın bana. Hoş, sen hayattayken de hayran olurdum kadim bilgeliğine. Sözü fazla uzattım. Hâsılı, tüm bu yazdıklarım seni mütemadiyen özlemekten. Yattığın yer incitmesin mavişim. Duam odur ki, Allahü Teala sevdiği kullarının arasına alsın seni. Hem elbet birgün buluşacağız değil mi?

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Fatma Cirit

Riyaziyeci. Muallime. Aşiyan-ı mürg-i dil.

6 Yorum

  1. Fatmacığım öyle güzel öyle dokunaklıydı ki, ‘yaşamayan bilmez’ kategorisindeki bu büyük acıyı, senin sayende yaşamayanlar da artık anlayabilir. Rabbim cennetinde kavuştursun hasretliklerimize inşallah ❤️

  2. Allahu Teala geçmişlerinize ve geçmişlerimize rahmet eylesin, çok güzel ve kalbe dokunan bir yazı olmuş kaleminize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu