
Toprak… İlk bakışta sıradan bir yer, kimi zaman bir çamur, kimi zaman kurak bir zemin gibi görünür. Sessiz sakin ve durgunluğun içinde; hayat, denge ve kudretle örülmüş sonsuz bir gizem taşır. Üzerine düşen her tohum karanlıkta sabırla beklerken bir damla su ile hayat bulur, güneş ile yeşertir filizlerini. Ne tek başına su diriltir tohumu ne de güneş yeşertir filizleri… Tabi ki tüm bunlar Allah-u Teâla’nın kudreti ile mümkündür.
Tarlada yürürken bir çiçeğin renk uyumu; bir meyvenin olgunlaşması; bir ayçiçeğinin güneşi araması; bir başak tanesinin buğday ile dolması; bir karınca yuvası; binlerce haşeratın, mevtaların ve nimetlerin içinde saklandığı, insanların özünü oluşturan rahmet dolu toprak kokusu gelir burnuma. Bu gelen koku hakikatte yaratılış kokusudur.
Toprak yapısını analiz etmek, bilimsel veriler toplamak, araştırma ve planlamalar yaparak bitki yetiştirmek… Bunların hiç biri biyolojik bir süreç değil; ilahi kudretin varlığına, ilmine ve sanatına mühendis gözü ile şahitlik etmektir. Gözlemlemek, ölçmek, analiz etmek önemlidir. Ama asıl önemli olan bu ibretleri görebilmek ve bu sistemin sahibini unutmamaktır. Ben sadece toprağa değil onu yaratana hayranım.
Toprak ol ki gül bitsin sende
Topraktan başka kavuşan olmadı güle
——-
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.