KitapTahlil

Bir Tutam Delilik

(Bir Delinin Hatıra Defteri Kitap Tahlili)

ikbalperestlik…bir ikbale, makama, gayeye hırsla ulaşmayı istemek. hatıra defterimde de betimlemiştim bunu: ”İkbalperestlik tohumu: İnsan dilinin altında küçük bir kabarcık bulunur, o kabarcığın içinde de topluiğne başı kadar bir kurtçuk…işte ordadır.” Ancak delilerin işi olsa gerek?!  akıllı insan niçin ikbalperest olup da kendini ve çevresini yorsun. Anı yaşa ki hayatın sundukları sürpriz olsun sana. Ah şu insanlar yaşarlarda gözleri önünü göremezler. Baksanıza koskoca ispanya kralının önüne açması için sıra sıra kalemler koymuşlar. Bilseler önümde düğmelerini iliklemezlermi? Neyse elbet anlarlar. Yakın zamanda beni almak için ispanyadan geldiklerinde karşılama komitemle beraber memleketime döneceğim. O vakit hepsi anlayacaklar kayıp ispanya kralının ben olduğumu. umarım anladıkları vakit her şey için geç olmaz. BU arada ben imlaya pek uymam yani gerek de duymam, imla uysun bana…

Yukarıdaki satırları Nikolay Gogol’un “Bir Delinin Hatıra Defteri” hikayesinin baş karakteri Aksentiv İvanov’un dilinden bir zihin akışı olarak yazmaya çalıştım. Belki de karakteri daha rahat bir şekilde tahlillerinize sunabilmek için…

Hikaye başlangıçta sıradan bir kalem memurunun tekdüze yaşantısını konu alır. Memuriyetinde yazdığı evraklarda da imlaya dikkat etmeyen İvanov, bir gün köpeklerin konuşmasını anlayabildiğini ve hayal dünyasında köpeklerin birbirine yazdığı mektupları okuyabildiğini zanneder. İvanov, öyle yalnızdır ki çareyi hatıra defterinde kendi ile dertleşerek bulur. Onu tek anlayan kalemi olmuştur. Artık kendi bile kim olduğunu bilmiyordur… Hatıra defterinin satırlarında önce tarihler karışmaya başlar. Kimi yerde tarihi  “bugün nisan ayının 43’ü” diye not düşer, kimi yerde ise “şubat ayından sonraki ocak ayındayız” der. Artık onun için zamanın pek de bir önemi kalmamıştır. Zira İspanya’da, sarayında, olduğunu düşündüğü vakit aslında akıl hastanesinin kalın duvarları arasına kapatılmıştır bile. O artık kendini İspanya kralı zanneden, ikbalperest olmaktan korkan bir hayalperesttir. Şizofreni tanılı bir meczuptur… Hiçbir insan için kolay olmasa gerek akli melekelerini yitirdiğini bilmek. İvanov’da bunu bilmez ancak hissetmektedir. Bunu, hatıra defterinde “ Kalbim sanki bir şey bekliyorum gibi çarpıp duruyor”. “Okuyorum, ama aklım hep meçhul kimliğimde…” diyerek anlatır… 

Okumasını bilene kainat bir kitap, dinlemesini bilene her söz bir hitap demişler. İnsanoğlunun tekamül yolculuğunda karşısına çıkan her şey ders niteliğindedir. Hikayede meczup olarak tanıdığımız karakterin hatıra defterinde “ikbalperestlik” kelimesini sıklıkla kullanması dikkatimizi çekmişti. Aşırılık her durumda tehlikelidir. Dünyalık emelleriniz artık tul-i emel boyutuna ulaştıysa tehlikeli sulardasınız demektir. Ben hiç dünyaya hırsla sarılan bir deli gördüğümü hatırlamıyorum. Deliler tul-i emel sahibi olmaz, ikbalperest gayeler gütmez, dünyalık dertlere girmezler. Öyleyse her birimize bir tutam delilik lazım. 

Cemil Meriç der ki, ” Altınlarını cam karşılığı dağıtan Kızılderili’yi hiçbir zaman gülünç bulmadım. Zira cam, altından daha asil. Atın sararmış kan pıhtısı, camın kirli mazisi yok. Cam güzel çünkü kalp gibi kırılıveriyor. İnci de balıklara atılmak için yaratılmış olmasaydı, denizlerde ne arardı?”

Bir testi altını cam karşılığı dağıtan kızılderili de, elindeki incileri balıklara atan da muhtemelen gülünç bulunmuştur, hatta deli bile denmiştir. Olsun halis niyeti, temiz kalpliliği delilik olarak mı addediyorlar? Etsinler… Belki deliler, herkesten akıllıdır!

Hem minibüs şoförü de çözmüş olayı. Soruyorum size “Ya deliler haklıysa !?”

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Rumeysa Şeker

Talebe. Okur. Ebruzen.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu