Kitap

İnsan ve İnsan Ötesi                                                                          

 Duyularının yakaladığı âlem ile şuurunun yakaladığı âlem arasında kendini arayan insan.

Sosyal yapımız, nihilist bir dünyaya bağımlı yeni bir insan tipi inşa ediyor. Milli ve manevi değerler aşınmakta, “eğitim, tarih ve ahlak” erozyona uğramaktadır.  “Ailede anne baba, okulda öğretmen, inançta dini referanslar, bilim insanları, otoritesini kaybetmektedir”.

Yüzyılımızın insanını “Bunalımlı İnsan” olarak tasvir etmek isteyenler pek çoktur. Sokaklara dökülen, diyar diyar dolaşan, etrafa saldıran, yakıp yıkan bir sürü garip giyinişli, görünüşlü madde düşkünü genç adamlar hep “bunalımdan” şikâyet etmektedir.

Hâlbuki bunalım tarih boyunca ve insanla beraber varlığını sürdürmektedir. Bugüne de sarkan fırtınanın hedefindeki gençlik bir savunma alanı aramaktadır.

Eğitimci-Yazar ve Fikir adamı S. Ahmet Arvâsî bu eserinde(1977) Materyalizm kuşatmasındaki kendi varlığından uzaklara sürüklenen, zıt yöndeki değerler arasında gerilmiş “kendini arayan insana” bir yol haritası veriyor.

“Hiçbir devirde materyalizm bu kadar şımartılmamıştı” diyen Arvâsî birçok dindar ve din adamının bile metafizik çabalarını “pozitivizme” yamamağa çalıştığını “Din ve Metafizik” için modası geçmiş bir fantezi olarak terk edilmeye çalıştığını belirtiyor.

Zamanın ıstırabı kendini inkâr ederek kendinden kurtulma arayışıdır. İnsanlığın kendi başına musallat olan bu üç boyutlu, eskiyen pörsüyen, yaşlanan kuşatmaya karşı verdiği mücadele Allah’tan gayrısına kul olmamak içindir. Duyularımız ile temas ettiğimiz üç boyutlu bu âlemde ne varsa istediğimiz kadar yan yana ve üst üste koyalım bir türlü sonsuza ulaşamayız.

Duyularımızın yakaladığı âlem ile şuurumun yakaladığı âlem arasında kendini arayan insanın verdiği mücadele, katı determinizmin içinde hapsedilmiş sonsuzluğa, ebediliğe özlem duyan, zafiliğe, sınırlılığa ve faniliğe isyan eden insanın üç boyutla sınırlı dünyadaki arayışının hikâyesidir.

Ebediyet, hürriyet ve mutlaklık arayışındaki İnsan “duyuların kuşatmasındaki” keşmekeş dünyasından ilim ve sanatla kurtulma mücadelesi vermektedir. Duyuların izafilik baskısına karşı mutlak’ı özlüyor. Kendini ve kafasını “fizik” ilişkilere göre düzenleyen adamı normal ve muteber kişi olarak karşılayan çağımızda “kendini arayan insan” doğru yoldadır ve kahramanca bir çabanın içindedir.

Fanilik, esaret ve acizliğin kuşatmasındaki duyular dünyasında; iştahımız yemek, içmek, lezzet ve haz için hazırlanmış bir sofrada özlediğini bulamayan insan için fani hayattan ne koparsa kârdır.

Hayal kırıklığı ve umutsuzlukla sonuçlanan bu arayışlarında özlediğini bulamayan insan idrakini uyuşturmak için mutlaka olan ihtiyacını izafide tatmin etmeye çalışacaktır. S.Ahmet Arvâsî bu durumu (regresyon) geri kaçma olarak açıklamaktadır.

Objeler dünyasında özlediğini bulamayan insan “onu” kendi öz ve iç realitesini kurcalayarak arar. Bu kıpırdanış İdrak Gücüne bağlı olarak farklı tepkilere sebep olabilir. Geri kaçan insan için ilim, sanat, din ve ahlak “Organizma” içindir. Lezzet, şehvet ve duygusal tatmin kapısıdır. Hayatın hazzını ve hızını seven, ıstıraplarından nefret eder. Aczini sınırlılığını, faniliğini esaretini, faniliğini hatırlatan her şeyden nefret eder.

Yalnız kalmak büyük ıstıraptır, ona bir iç muhasebe getirir. Onun için sürüye katılmak, onlara uymak, kendini sürüde kaybetmek ister. Hayvan adam “iç dünyasını” tamamen kaybeden biri değil, “iç dünyasından” kurtulmak için kendinden kaçandır. 

Üçüncü gezegende bir ayyaş yaşıyordu. Bu ziyareti çok kısa sürmüş, ama küçük prensi derinden etkilemişti. Ayyaş adam masada sessizce oturuyordu. Masanın üzerinde bir kısmı dolu, bir kısmı boş bir sürü şişe vardı. Küçük prens:
” Burada ne yapıyorsunuz?” diye sordu.
“ İçki içiyorum “ diye yanıtladı adam kederli bir biçimde.
“ Neden içki içiyorsunuz?”
“ Unutmak için…” diye cevap verdi ayyaş. Küçük Prens adamın durumuna üzülmüştü.
“ Neyi unutmak için? “ dedi,
“ Utandığımı.. “ diye yanıtladı adam. Yardım etmek isteyen küçük prens,
“ Neden utandığınızı? “dedi.
“ İçki içmekten… “ diye yanıtladı ve tam bir sessizliğe gömüldü ayyaş adam…

Küçük Prens yoluna devam etti. Çok şaşkındı. “ Büyükler gerçekten de çok tuhaflar “ dedi kendi kendine.
Küçük Prens (Le Petit Prince), Yazar ve Pilot Antonie de Saint Exupery -1943

Organizmasına takılıp kalmayan, objeler dünyasındaki esarete isyan eden ölçüleri insani egodan beslenen “sanatkâr insan” ise ebedilik ve sonsuzluk peşindedir. Onun gurubun normlarına uyup uymamak hususunda tereddütleri vardır. Kendini boğan kaide, kanun ve nizama müdahale etmek ister. Dramatik İnsan; fert ve cemiyet çatışmasını dışından ve içinden duyan insandır.

Cemiyet hayatını bir “mahbes” gibi hisseden Dramatik İnsan “hakkını arayan adamdır”.

Bu eşiği aşan, kendini sürü endişesinden ve ego ihtirasından kurtaran “ideal İnsan” ise cemiyet ve fert çatışmasını aşmıştır. O düşünce, inanış ve davranışlarında toplumu da ferdide tanrılaştırmaktan kurtulmuştur. Verdiği mücadele kendini sahte tanrılardan kurtarma yolculuğudur.

Öteyi kendinde, kendini ötede keşfeden insanlar bu yolun kahramanlarıdır…

——-

Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.

Hikmet KÖKSAL

Gazeteci. Yazar. Sosyoloji. Araştırmacı. İnsan. Şehir. Kentsel Dönüşüm.

Bir Yorum

  1. Kıymetli Ahmet Arvasi Ağabeyi Büyüklerimizden hep dinlerdik, ta ki Divanyolu Dergisinde makaleleriyle tanışana dek. Bu kitabını okumamıştım, ilk fırsatta okumamız için bir pencere açtığınız için teşekkür ederiz efendim.

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu