Suriye Esad’a bırakılmamalı

Türkiye derhal Esad’ın arkasındaki her türlü desteğini çekmeli, ayaklanan halka sonuna kadar destek vermeli ve bu arada da Suriye’deki dengeleri kendi lehine şekillendirmeye çalışmalıdır.

Her ne kadar kâğıt üstünde 1941 yılında bağımsız olmuş olsa da, Suriye’nin gerçek anlamda bağımsız bir devlet olması, 1946 Nisanında son Fransız askerinin ülkeyi terk etmesiyle gerçekleşmiştir.

Suriye nüfusunun %75’ini meydana getiren Sünniler, devletin iktidar mekanizmasından uzak tutuluyor. Yönetim, % 15’lik Nusayri’lerin elindedir.
Her şeyden evvel, Türkiye ilkeli dış politika takip etmelidir. Sel gider kum kalır. Esad bugün var, yarın yok. Önemli olan Suriye halkıdır. Baba ve oğul Esad’ın Baas rejimi, azınlığı temsil ediyor, çoğunluğa baskı uyguluyor ve rejimleri gayrimeşru.

Hafız Esad’in yerine geçen Beşşar Esad, bir dizi reform uygulamaya çalışmış, fakat yeterli olmamıştır. Hala keyfi tutuklamalar devam ediyor, demokratik seçim yapılmıyor  ve Esad’ın çevresindeki kişilerin yolsuzlukları had safhadadır.

Diyeceksiniz ki, AK parti hükümeti döneminde, Türkiye Besar Esad’la iyi ilişkiler kurmaya gayret etti. Türkiye, var olan rejim üzerinden halka ulaşmaya çalışıyordu. Ancak gelinen nokta itibarıyla, rejimin kesinlikle meşru olmadığını bütün dünya ayan beyan görmüştür. Dün geride kalmıştır, yarına bakılmalıdır. Suriye’de çoğunluğu oluşturan halk yalnız bırakılmamalıdır. Orta Doğu’ya bakınca petrol görmeyen, işine gelmeyince demokrasi ve insan haklarını hasır altı etmeyen bir Türkiye’nin bunu yapması şarttır.

Türkiye için Suriye, Suriye’ye bırakılamayacak kadar önemlidir. Bölgedeki en büyük rakibi olan İran’ın nüfuzu altına daha çok girmesine müsaade etmemelidir.

İran, tıpkı Sovyetler Birliği’nin komünizmi kullandığı gibi, dini kullanarak nerede Şii varsa, var gücüyle destek vererek bölgede yayılma politikası izlemektedir. Suriye, İran’ın bu politikasının en önemli ayaklarındandır. İran, Suriye üzerinden Akdeniz’e inme politikası takip ediyor. İran’ın etkili olduğu yerde, Türkiye’ye hayat yoktur. Onun için, İran’ın görüldüğü yerde çevrelenmesi, durdurulması, denetlenmesi, dengelenmesi ve yayılmasının kontrol altına alınması gerekiyor. AK Parti hükümeti, rahmetli Necmettin Erbakan’ın düştüğü hataya düşmemeye özen göstermelidir.

Günümüzde, iki ülke arasındaki turizm ve ticaret hacmi artıyor. Fakat, istikbaldeki büyük hedefler, kısa vadeli ekonomik kaygılara kurban edilmemelidir.

Unutulmaması gereken bir başka aktör İsrail’dir. Suriye’deki rejimin şekli, Lübnan ve İsrail’le ilgili politikada belirleyicidir.

Son olarak, dünya kamuoyu açısından ele aldığımızda, Türkiye’nin demokrasiden, şeffaflıktan, insan haklarından ve özgürlükten yana olması,dünya tarafından kabul görecek ve Türkiye’nin dünyadaki prestijini artıracaktır.

——-

Serâzât.com’da; sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.

Ads