Türkistan Destanı

"Şiir; söz, fikir, vehim ve zannın ötesine geçip mutlak hakikati ebediyyen arama cehdi. Zaman ve mekanın ötesinden nurları topraktan dehlize getirmektir şiir. Şiir, yani muvâzene: Sûretle hayâl, mücerretle müşahhas, kâfiyeyle mânâ, kalıpla ürperiş, akıl ile aşk, şuur ile aşk serhoşluğu, sahv ile sekr... arasında bir ahenk. Şair, hislerin ve şuurun üstüne çıkıp idrâkin daha yukarı merhalelerine, ötelerin ötesine doğru sıçrayan kişi. Beden kalıbından, beynin ve şuurun hudutlarından dışarı çıkar." Necip YILDIRIM

Hani erenler nerde, dönmez oldu yelkovan!
Türkistan’dan haber yok, ne gün dönecek kervan?
Çatlıyor Aral Gölü, Buharî etti sükût.
Karardı âlem bir ân, güneş mi etti sukût?
Kan aktı Seyhun nehri, Tuna oldu muhâcir.
Kaşgar’ı dağladılar, Tebriz’i sardı zincir.
Güney Efgân içinde, “Rum Eli” dendi garba.
Kuzeylerde Moskof var, şarkı inletti zorba.
Bölündük ufalandık, olduk bin bir devletçik.
Hürriyetten dem vursan, korkarım yersin dipçik!
Şu güneş değil miydi, evimizdeki kandil?
Kurtlandı “Kızıl Elma”, bozuldu tarih ve dil.
Bağlanmış basîretler, mil çekilmiş gözlere.
Ahlâkı yutmuş tufân, fitne dolmuş sözlere.

Nerede Mahdum Kulu, hani Ahmet Yesevî?
Sorsan câhil hocaya, bilmez ne der Mesnevî!

Çin Seddi’ni kim aştı, kim sarstı Viyana’yı?
Bağladık Hindistan’a, koskoca Sibirya’yı.
Kıskanır gökkuşağı, Türkistan bayrak olsa.
Tek safta tekbir alsak, düşmanı kaplar tasa.
Kara, fezâ ve deniz; onda madde ve mana.
Kaf dağındaki ankâ, şöyle seslendi bana:
Dün gece bir dev gördüm, heybetle uyuyordu
Asya’ya sermiş döşek, yastığı İstanbul’du.
Yay gibi iki kolu, kuşatmış Akdeniz’i
Akbabalar korkudan, her yana kurmuş mevzi.
Doydun uykuya ey dev, yetmez mi artık rüyâ?
Tarumar olmuş evin, ne gün olacak ihyâ?
Sensin devlerin devi: hanlar, sultânlar sensin.
Kardeşin padişahlar, hünkârlara yâversin.
Kaldır başını, doğrul; gel değiştir bu hali.
Tarihten vasiyet var, haydi kur istikbâli.

İşte bu feryâdımız, duyulsun ayân beyan!
Ayrılık yetti artık, uyan Türkistan uyan!

Nabzında atsın ülkü; şah damarında dava!
Kafatasında pişir, bu ulvî derde deva!
Orta yere atalım, Musâ’nın âsâsını.
Sihirbazlar işitsin, ejderha nârâsını.
Yazalım yeni baştan, Türkistan’ın kâmusu.
Türkistan bizlerindir, şerefi ve nâmusu.
Kaşgarlı Mahmut gibi, inşâ ettik bir lügat.
Her sözümüz bir tuğla, her ferdimiz bir ırgat.
Bayrak oldu Türkistan, yeşerdi umudumuz.
Yükselttik gök kubbeye, yıldızlar verdi omuz.
İstikâmet âşikâr, bir değil mi mâzimiz?
Hudutlar kaldırılsın, bir olsun alfâbemiz.
Sana göstermek için, gidecek durağını.
Kaldırıyor camiler, şehadet parmağını.

Söyle Türkistan söyle, birliğe koşalım mı?
Diriliş vakti geldi, aşkından coşalım mı?

Diğer İçerikler:

Ağlamayı Özledim (Şiir)
Annem… (Kadına… ve anneye bir yazı…)
Mükemmeliyet (Herkes mükemmel olmak ister…)
Seni Özlediğim Kadar (Şiir)
Önyargı ve Mike Tyson (Şampiyon olmak…)
Masal Yıldızı (Şiir)

Serâzât.com’da sadece Necip YILDIRIM’ın şiir ve makaleleri yer almaktadır. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz ve neşredilemez.

Ads