Nerelerdeydin sen? Hiç düşünmez misin beni? Hiç aklından geçmez mi bir bekleyenim var diye? Yılda sadece iki ay görüşmemiz revâ mı?
Dehşete kapılıyorum her rüzgarda pencerem titrerken… “Başına birşey gelmiş midir acaba?” korkusuyla geçiyor kara kışlarım.
Seni güneşin kavurucu sıcaklığından koruyan sedir ağaçlarını kıskanır oldum.
Baharı müjdeleyen kuşları ikna edip gelişine haberci kılmışsın. Artık o kuşlar benim en samimi dostlarım.
Polenlerini taşıyan arıları ne güzel bir şerefe kavuşturmuşsun.
Aşıklarına ne güzel vazifeler vermişsin…
Bana niye yolunu gözlemek düştü?
Ciğeri kavrulan neden ben oldum?
*****
“Şakayık” diye tabir etmişler seni. Plote turcica diye yazıvermişler ders kitaplarına. Halk ise “Ayı Gülü” demiş sana hiç utanmadan.
Senin ben de ismin yok, yerin var sadece…
Nasıl hitap edebilirdim ki sana? “Benim” demek dışında…
Neden sadece buralardasın? Koskoca Toros dağlarında neden buraları seçtin? Tam da Dastaratacağı Dağı’nın eteklerindesin. Nice erkeklerin kalbinin kırıldığı, nice kızların dastarlarını attığı yerde. Tam göbeğindesin olan bitenin.
Kaç kızı geri döndürdün dastarını atma fikrinden? Kaç kız seni görüp “aslında o kadar da güzel değilim” dedirttin? Kaç kızın gözyaşları besledi senin o güzelliğini? Sen hiç vicdan azabı çekmez misin?
Mevsimin her geldiğinde sana uzanmak istiyor bütün hücrelerim. Koparmakla benim olmayacağını biliyorum. Her iklimde hayat bulamazsın sen. Gönül bahçemi sana ayırdım. Nisan yağmurunun seni ezmesine müsaade etmeyeceğim. Kurusan da sadr kitabımın ortasına alırım.
Korkarım ki hasretimin içinde yaşar sana olan sevgim. O yüzden koparamam seni olduğun yerden.
Hani “Neva Bulvarı”nda şöyle seslenmişti ya bir delikanlı “Keşke hiç olmasaydın şu dünyada, keşke sana hiç rastlamasaydım, keşke canlı bir varlık olacak yerde, ilhama eren bir ressamın çizdiği bir tablo olsaydın. O zaman resminin önünden hiç ayrılmaz, usanmadan sana bakardım.”
——
Serâzât.com’da yayınlanan yazı ve şiirlerin fikrî hakları ilgili yazar ve şairlere aittir. Bütün hakları saklıdır. İzinsiz kopyalanamaz.
